29 Mayıs 2015 Cuma


Farkında olmadan kırmak 


Farkında olmadan kırıyorum insanları.  Kızıyorum bu yüzden hep kendime. Ama ben bi şey yapmıyorum ki. Diyede düşünmüyor değilim hani. Yaptıklarıma bakıyorum. Yok bi şey diyorum. Haklıyım diyorum. Ama onlar benim bakmadığım taraftan bakıyorlar galiba.

Hiç kırmak istemediğim, sevdiğin, saydığım insanlar onlar.

Farkında olmamak ve bir şey yapmadığımı düşünmek çelişkili değil mi? Of of yine de kendime kızıyorum.

Ben mi acımasız duygusuzum. Ya da niye bana geliyor böyle şeyler diyorum. Sonrada şükrediyorum. Az ağlıyorum Allah ım kendini hatırlatıyor bana. Ve sonra mutlu oluyorum.

Olaylarda yoluna giriyor. Ama kırgınlık ah o kırgınlık varya geçmiyor. Ne onlarda ne bende.

21 Mart 2015 Cumartesi

       Yedi Yıl Önce 


Bundan yedi yıl önce

Birbirinden habersiz üç kız

Birbirlerini hiç tanımazlar

Sonra liseye başlarlar

Orada temeli eğitime bağlı,

Köklü bir arkadaşlığa, kardeşliğe, dostluğa...

Yelken açarlar.

Dört yıllarını dolu dolu geçirirler

Aaa mezun oldular

 Ama anlamadılar nasıl geçtiğini yılların

Bir bakmışlar üniversiteli olmuşlar

Farklı yerlere savrulmuşlar

Yine de kalpleri hep bir miş

Yaz tatillerinde bir araya gelip

Bütün yılın özetini geçeriz birbirimize

Gelenek haline gelmiş ev toplanmalarımız vardır

Birimiz üzüldüğünde diğerimizin mutlu olma şansı yoktur

Ağlarsakta bir, gülersekte bir

Dertlerimiz ve sıkıntılarımız da bir

 Sizin anlayacağınız  biz

Bir elmanın yarısı değilde üçüyüz

Üç silahşörleriz biz

Üçü bir aradayız,

En güzelide üç arkadaşız biz...

En bi çoğunda sevgilerimle  can can'larıma


 

15 Mart 2015 Pazar

             İyi ki Doğdun 


  Benim ablam yok desem yalan olur abla teyzemin kızı var. Hayata benden önce başlamış olmasından dolayı, hayatımdaki çoğu şeyi ondan öğrendim. Neler mi?  Yemek yapmayı, bulaşık yıkamayı, ev temizlemeyi, oya örmeyi, namaz kılmasını, kitap okumasını, ders çalışmasını... Kısacası her şeyi.

  Benim önümde öncüydü adeta. O ne yaptıysa ben de onu yapmaya çalıştım.

  Birlikte neler yapmadık ki, köyde dambaşın üzerinde evcilik oynadık, dağda inek güttük, piknikler 
yaptık, gezmelere gittik. Anlayacağınız beraber dolu dolu zaman geçirdik.

  Bazen saç başa kavga ederdik. Yalnız hep ben dayak yerdim, küçük olmanın getirdiği bir dezavantajla. Bunun üzerine de bayağı küserdik  birbirimize. Sonra dayanamayıp barışırdık dayanamayan ben olurdum ama.

  Bazen ağladık bazen güldük ama hep güzel vakit geçirdik onunla.

  Şimdi farklı yerlerdeyiz ama kalbimiz beraber.. 

  Doğum günün kutlu olsun Ablam ... Nice mutlu huzurlu yaşlara... Allah her şeyi gönlüne göre versin.

8 Ocak 2015 Perşembe

        Sonunda

  
    Bir ödev verilir önce. Konu aramaya başlarsın günlerce. Herkese sorarsın. Beğenmezsin cevapları. Sonra bir anda gelir ilham ve bulursun. Bu seferde başlarsın, içeriğe ne yazsam diye düşünmeye. Aynı  olay akışı burada da devam der. Yazmaya başlarsın, beğenmezsin, silersin tekrar başa dönersin. "Hım bu oldu artık"der bir kenara koyarsın. 
   Artık tamamlanmıştır içerikler, sonra html kodları girer hayatına. Aklında olan hayali yansıtmaya çalışırsın bu kodlarla. Az yanlış yapmazsın, en az yirmi defa siler tekrar yaparsın. Bazen küçücük bir işaret mahveder her şeyi. Derken uğraşa uğraşa anlarsın, çözersin programı. Hiç bir şey gelmeyince elinden arkadaşlara sorar, bulursun cevaplarını. Gece saat dörtlere kadar uğraşırsın bilgisayar karşısında. Gözlerin yorulur yeter artık bırak şu ödevi der ama beynin ise yap da kurtul der. Ama bırakmazsın sabır edersin, emek harcarsın ve YAPARSIN. 
   Kısaca böyleydi bir e- dergi maceram. Ve en sonunda tamamladım. Ama nasıl yorgun ve mutluyum anlatamam. 
   Sonunda yaptım Allah' a şükürler olsun.   :)
   İşte başında saatlerimi verdiğim ödevim. http://yunus.hacettepe.edu.tr/~zeynep.eker12/edergi/  O kadar uğraştım, okuRsanız sevinirim.

25 Aralık 2014 Perşembe

   39 Aldım Diye Ağlamadım...


  Bugün elektronik yayıncılık dersimiz vardı. Dönemin başından beri belirli uygulamalar yaparak not topluyorduk. O notların açıklanacağı gündü aynı zamanda. Heyecanlıydım merak ediyordum kaç aldığımı. Sonra hocamız açıklamaya başladı verdiği puanları, nerede yanlış yaptığımızı ve dikkat etmemiz gereken yerlerdi.
  İsimler okunuyor ama bana sıra gelmiyordu sanki. Birden "Zeynep" dedi hoca. O saniyeden sonra kalbimin atış ritmi birden hızlandı. Ben notumu okumasını beklerken, hocam "e-raporun ne öyle" dedi. Bendeki heyecan yerini endişeye bıraktı. Kaç aldığımı merak ederken hoca beni diğer Zeynep' le karıştırdı. Ama sonuç değişmedi çünkü benim ödevim de iç açıcı değildi. Ardından aniden notumu söyledi: "39" Şok oldum duyunca, nasıl olur dedim, diğer arkadaşlarımın notları açıklanırken bende iyi almışım diyordum kendimce, ama değildi. Düşündüm, düşündüm nerede ne yaptım da böyle oldu diye. E-raporumun iyi olmadığını biliyordum ama powtoon ödevime güveniyordum. Hocam ise hikayemde ne anlatmak istediğimi anlamamış bile ya da ben anlatamamışım. Kendimden o kadar emindim ki, powtoon ödevinden iyi not alırım demiştim ama öyle olmadı. 
  Ben bunları düşünürken, duygusallığım tavan yaptı ve gözlerimden yaşlar tek tek damlaya başladı. Kimseye belli etmemeye çalışırken hocam bile gördü. Ama ben 39 aldım diye ağlamadım,o kadar uğraştım. çabaladım. Başkaları ise kendini yormadan, çabalamadan yaptı ya da yaptırdı bilemiyorum, sonuç olarak benden yüksek aldılar. Alsınlar herkes yüksek alsın ama emeklerim...
  Hocam ağladığımı görünce üzülme ağlama falan dedi hatta espri yapıp beni güldürdü bile. Böyle bir gün geçirdim bu gün işte. Biraz heyecanlı, biraz endişeli, biraz meraklı, biraz ağlamalı, hafifte tebessümlü...
Bu arada benim kötü bir huyum var: "ağlamak." Lise de enler yazılırdı ya bana da sulu göz derlerdi. Değiştirmeye çalıştığım bu huyumu değiştiremedim gitti.

19 Kasım 2014 Çarşamba

  Aradan sonra


    Başlık ilginizi çekti mi? 
    Bir ara bloga yazı yazma derdin de oluğum için, aynı gün içinde iki tane yayın yapıyordum. Fakat ödevim bitince ara verdim. O kadar yoğunum ve stres altındaydım ki bunun için rahatlamaya ihtiyacım vardı. O zamanlar,yazmak zorundaydım  ve yazmalıydım.Çünkü ucunda geçmek istediğim bir ders, iyi bir puanla, vardı.
   Aslında çok saçma değil mi? İnsan yazdığı zaman rahatlar. Ama söz konusu ödev olunca öyle olmuyor. Birde yazmak zorunda olmak ya da zorundalık bizi yoruyor.
   Alışagelmiş olduğumuz ezberci yöntemden sonra üretmek zorluyor diyebiliriz. İlkokul ve lisede yazmamış insan, nasıl yazabilir ki diye düşünmeliyiz.
   Önceden korktuğum  bu "yazmak" kelimesini artık seviyorum. Teşekkürler yazdırmayı sevdirenlere...